Anatoliy T. Fomenko
ANTİKÇAĞ ORTA ÇAĞ'DIR

Suretlerin tespit edilme yöntemleri. “Eski” ve Orta Çağ hanedanlarının özdeşleşmesi.
M.S. XIII. yüzyıldaki Truva Savaşı. Yunan-Roma tarihinde kronolojik oynamalar. XII. yüzyıldaki İncil olaylarının XI. yüzyılın tarihine yansıması.

BÖLÜM 1.
ORTA ÇAĞ TARİHİNDEKİ “KARANLIK ÇAĞ” HAKKINDA

8. HİNDİSTAN’IN SKALİGER KRONOLOJİSİNİN SORUNLARI

Doğu Skaliger tarihi Avrupa ve Mısır Skaliger tarihlerine sıkıca kenetlenmiştir. Dolayısıyla, Avrupa kronolojisinin bütün olası değişiklikleri otomatik olarak “Eski” Hindistan tarihine de yansıyacaktır. Hindistan’ın kronolojisi üzerine kısa bir özet sunalım. Tarihçi N. Guseva şunu yazıyor: “HİNDİSTAN’DAKİ TARİH BİLİMİ diğer ülkelerin ve halkların eski tarihini araştıranların düşünemeyeceği zorluklarla karşılaşıyor (bu kabul 1968 senesinde yazılmıştır – A.F.). Bu zorluklar arasında en önemlisi TARİHLENMİŞ ANITLARIN HİÇ BULUNMAMASIDIR” [433], s.5. Anlaşılacağı gibi, Hindistan’nın kronolojisinin bütün ana işaret taşları önceden Skaliger tarih uzmanları tarafından oluşturulan Roma, Yunan ve Mısır kronojileriyle karşılaştırılması yoluyla gayet geç tespit edilmiştir. Bunun için Hindistan Skaliger tarihi de yeniden gözden geçirilmelidir.

Tarih uzmanı D. Kosambi şunu bildiriyor: “HİNDİSTAN’DA ASLINDA BİLİMSEL DENİLEN EDEBİYAT KORUNMAMIŞTIR... HİNDİSTAN’DA ELİMİZDE BULUNAN TEK ŞEY BULANIK HALK GELENEĞİ VE mit ve efsanelerin verilerinden daha değerli, ÇOK AZ SAYIDAKİ BELGESEL VERİLERDİR. Bu gelenek BÜTÜN KRALLARIN İSİMLERİNİ SAPTAMAYI MÜMKÜN KILMIYOR. Korunan az sayıdaki veri o kadar bulanıktır ki, Müslümanlık devrine dek (yani hemen hemen M.S. VIII. yüzyıla kadar – A.F.) HİNDİSTAN’IN TARİHİNDEKİ BİR KARAKTERLE BAĞLI HİÇBİR TARİH KESİN OLARAK DEĞERLENDİRİLEMEZ... GÜNÜMÜZE SARAY VAKANÜVİSLERİNİN ESERLERİ ULAŞMAMIŞTIR; ancak Kaşmir ve Kamba bu açıdan biraz farklı durumdadır... BÜTÜN BUNLAR BAZI CİDDİ BİLİM ADAMLARINA HİNDİSTAN’IN KENDİ ÖZ TARİHİNİN OLMADIĞINI SÖYLETİYOR” [433], s.19-20.

Mesela, tarihçiler İndus Nehri’nin vadisinin “eski” kültürü ile ilgili olarak şunu bildiriyorlar: “İndus kültürünün yazılı anıtları BU YANA DEK DEŞİFRE EDİLMEMİŞ ŞEKİLDE KALIYOR... HİÇBİR BULUNTU BELLİ BİR KİŞİYİ YA DA TARİHÎ OLAYI ÇAĞRIŞTIRMIYOR. İNDUS VADİSİNDE YAŞAYAN İNSANLARIN HANGİ DİLİ KONUŞTUĞUNU DAHİ BİLMİYORUZ” [433], s.65-66.

Bizi “eski” Hindistan’ın tarihinin SKALİGER KRONOLOJİSİNDE YAKLAŞIK 600

SENELİK DEVASA BOŞLUKLARIN BULUNDUĞUNA temin ediyorlar [433], s.65-66. Skaliger “eski” Avrupa’sında olduğu gibi, Hindistan Milat’tan sonra “birden” “barbarlığın gelişme düzeyine geriliyor”. Ve sonradan “tekrar” medeniyetin zirvelerine doğru yol alıyor. Bunun yanında, anlaşılacağı gibi, bu “Orta Çağ” zirvelerinin birçoğu güya Hinditan’da çoktan “çok derin geçmiş”e ulaştırılmıştır. Ancak zamanında tümüyle unutulduktan sonra ancak Orta Çağ’da “yeniden doğmuştur”.

Güya VII. yüzyıldan itibaren Hindistan kültürünün Aryan ideolojisi –olasılıkla Hristiyan-Arian ideolojisi– üzerinde “ikinci”, yavaş yavaş ilerleyen gelişmesi başlıyor. Yapılandırmamıza göre, olasılıkla, meşhur “eski” Hint ARYANLARI XII-XV. yüzyılların Orta Çağ ARİUSÇU Hristiyanlarıdır. Skaliger kronolojisi onları zorla uzak geçmişe “çekmiştir”. Sonuçta eskilikte esrarengiz ARİLER gözükmüştür. Ayrıntılar için “Kazaklar- Aryalar: Rus’tan Hindistan’a” kitabımıza bakınız.

Sonra, Hindistan’da Krişna tanrısı kültünü anlatan metinlerin pek geç kökenli olduğu ortaya çıkmıştır [433]. Dinler tarihi uzmanları, “Krişna” ile Mesih (Christ) arasındaki çok sayıda paralelliği çoktan tespit etmiştir [544], cilt 4. Bu yüzden, tarihçilerin aşağıdaki ifadeleri büyük önem taşımaktadır: “Krişna’nın hayatı ve faaliyeti hakkındaki anlatım en erken M.S. XII. yüzyıla doğru tamamlanmıştır” [433], s.122. Böylelikle, Hint Krişna kültünün basbayağı XII. yüzyıla ait olan ve XII-XV. yüzyıllar arasında Hindistan’a misyonerler tarafından getirilen Mesih kültü olması olanak dışı değildir.

Tanrı “Krişna”nın Kutsal Kitap’ta bahsinin geçtiği düşünülmektedir [519], cilt 4, s.17. Res.1.105a’da eski Hint Sih amblemi gösterilmektedir. Müze levhası şunu bildiriyor: “Sihizm bütün Sihlerin İlk Öğretmeni (gurusu) olarak saygı gören Nanak’ın (1469-1539) kurduğu en önemli Hint dinlerinden biridir... Sikhlerin cemaatı (khalsa) kastları olmayan savaşçı bir kardeşliktir”. Amblemi olarak gördüğümüz, yalnızca dibine Osmanlı yarımayı yerleştirilen Hristiyan haçıdır. Gerçekte ise bu, yalnızca yıldız-haçlı yarım ayın biçim değiştirmesidir. Sonradan, mesela Rus’ta, yıldız-haç büyütülmüş yarım ay ise küçültülmüştür. Sonuçta herkesçe bilinen küçük yarımaya dayanan Ortodoks haçı doğmuştur. Aslında aynısını Sih ambleminde de görüyoruz, res.1.105a. Haçın yuvarlak tepenin içinden sanki yukarıya doğru yükseldiğine dikkat ediniz. Büyük ihtimalle bu, Golgota tepesinin şematik görüntüsüdür. Ve haçın sağında ve solunda yukarıya çıkan iki “bıçak” ise olasılıkla Hristiyanlık geleneğinde olağan olan, ikonlarda Mesih’in çarmıhının yanına yerleştirilen mızrak ve baston görüntüleridir.

İlk Öğretmen Nanak hakkındaki Hint efsaneleri, olasılıkla Mesih ile ilgili anılardır. Bu konudaki ayrıntılar için “Kazaklar-Aryanlar: Rus’tan Hindistan’a” kitabımıza bakınız.

Orta Çağ yazarları “Hindistan”ı bazen Afrika’ya, bazen de İtalya’ya (!) yerleştirmiştir.

Bkz. “Krallığın Parlak Çağı”, bölümler 9-10. Bununla ilgili olarak Skaliger tarihinin şu çok tuhaf olgusuna dikkat çekelim. “Antik” Büyük İskender’in Hindistan’a ulaşıp birçok Hint bölgesini ele geçirerek Hint kralı Porus’u bozguna uğrattığı düşünülmektedir [433]. Bu denli büyük bir olayın Hint tarihinde bir iz bırakmış olması gerektiğini düşünmek mantıklıdır. Meğer böyle bir şey yokmuş. Bizi şuna temin ediyorlar: “Bu istila... BAZI YABANCI TARİHÇİLER ONU HİNDİSTAN’IN ESKİ TARİHİNDEKİ TEK BÜYÜK OLAY SANDIĞI HALDE, HİNT GELENEĞİNDE HİÇ KAYDEDİLMEMİŞTİR” [433], s.143.

Doğal olarak şu soru ortaya çıkıyor: Orta Çağ vakayinamelerinde tarif edilen “Hindistan”ı doğru yerde mi arıyoruz? Orta Çağ vakayiname Hindistanı bambaşka bir ülke olabilir mi? Büyük İskender bambaşka yerlere gitmiş olabilir mi?

Sonra bize, Hindistan’ın “eski” tarihinin birçok esaslı sorununun ANCAK YİRMİNCİ YÜZYILDA BULUNAN VAKAYİNAMELER temel alınarak yazıldığını söylüyorlar. Mesela, meğer <<Magadha’nın yükselişi dönemindeki Hindistan’ın devlet politikası ve devlet sistemi hakkındaki ANA KAYNAK YÜZYILLARCA SÜREN UNUTULMUŞLUKTAN SONRA ANCAK 1905 SENESİNDE BULUNAN “Arthaşastra” kitabı>>ymış [433], s.146. Sonradan anlaşılacağı gibi, bu kitap gerçekte Machiavelli’nin meşhur Orta Çağ eserinin fiilî Hint varyantıdır. Ama bu durumda “çok eski Hint Arthaşastrası” büyük ihtimalle en erken Rönesans döneminde yazılmıştır. Ya XVII-XVIII. yüzyıllarda ya da XIX. yüzyılda.

“Skaliger Avrupası” gibi, “Skaliger Hindistanı” da Milat’tan sonra güya birden “barbarlık gelişme düzeyine” geriliyormuş. Ve ancak bunun ardından medeniyetin zirvelerine doğru tekrar yol alıyor [433]. Bize anlatıyorlar ki, “Sanskritçe yazılan kaydadeğer ilk yazı Girnar’da bulunmuştur ve yaklaşık M.S. 150 senesiyle tarihleniyor” [433], s.172. Ama Hindistan’da Sanskrit edebiyatının parlak döneminin ancak M.S. XI. yüzyılda başladığı hemen ortaya çıkıyor. Olasılıkla, burada iyi bildiğimiz bin senelik kronolojik oynama ile karşılaştık, bkz. KKH. Bu arada, “San-Skrit” basbayağı “San-Skript”, yani “kutsal kitap” olabilir mi acaba?

Hindistan’ın Skaliger tarihi de yüz senelik kronolojik boşluklarla dolu, karmaşık ve uyumsuzdur. “Brahma rahiplerinin geçmişte ve şimdi gerçek her şeye karşı ilgisizliği... İNSANLARIN AKLINDAN HİNDİSTAN’IN TARİHİNİ ÇIKARMIŞTIR... Eski Hindistan’ın... tarihini ve gerçeklerini yeniden kurabilmek için... Yunan coğrafyacılarının, Arap gezginlerinin bildirimlerine dayanmaya mecburuz... YABANCILARIN BİLDİRİMLERİYLE KIYMET AÇISINDAN KIYASLANACAK HİÇBİR HİNT KAYNAĞI BULUNMAMAKTADIR” [433], s.180. Bu yüzden Hindistan’ın Skaliger tarihi Roma’nın ve Yunanistan’ın Skaliger kronolojisine tümüyle bağımlıdır ve bunların ardından onu da yeniden kurmak gerekecektir.

Tarih uzmanları, Hint hanedan tarihini şu şekilde nitelendiriyorlar: “Bazı kralların isimleri HOŞ EFSANE YARI KARANLIĞINA DALDIRILMIŞTIR. ELİMİZDE SARAY VAKAYİNAMELERİNİ ADLANDIRACAK HİÇBİR ŞEY BULUNMAMAKTADIR” [433], s.192. “Tarihsel karanlığın” neden hoş olduğunu biz anlamış değiliz. Böylece hayaller kurmak daha serbest olduğundan olmasın?

Meşhur “eski” Hint destanı Mahabharata’nın çıkışı Skaliger tarih uzmanları tarafından Milat’tan önceki çok daha erken devirlere hamledilmiştir. Aynı zamanda tarihçilere göre, bu destan “eski” Yunan destanlarına dayanmaktadır. Mahabharata ile Homeros’un şiir destanları arasında çok sayıda paralellik çoktan kaydedilmiştir [519]. Tarihçiler “Hinduların Homerus’u anlattı”klarını iddia ediyorlar [520], s.13. Bu doğruysa, Mahabharata’nın tarihlenmesi “antik” Homerus’un şiir destanlarının tarihlenmesine doğrudan bağımlı hale geliyor. Yukarıda “antik” Yunanistan’ın, olasılıkla, Orta Çağ’a, daha doğrusu XIII-XVI. yüzyıllara ait Yunanistan olduğunu gösteren verileri sunduk.

Devasa Mahabharata destanının Yeni Kronoloji açısından ayrıntılı analizi ile ilgili detaylar için “Kazaklar-Aryalar: Rus’tan Hindistan’a” kitabımıza bakınız.

 

9. ESKİ ÇAĞ TARİHİ KASITLI OLARAK MI UZATILMIŞTIR?

Yeni tarihleme yöntemlerinin uygulanmasının sonuçlarına göre, günümüze ulaşan neredeyse bütün eski belgeler eski ve olasılıkla yitirilen orijinalleri temel almaktadır. Bu orijinaller hiç de gelecekteki tarihçileri yanıltmak amacıyla değil, M.S. XI-XVI. yüzyıllar arasında olup biten olayları kaydetmek amacıyla yazılmıştır. Daha erken belgeler, olasılıkla, günümüze ulaşmamıştır. Ama XI-XVI. yüzyıllara ait eski orijinallerin ezici çoğunluğu ya ortadan kaldırılmış ya da XVI-XVIII. yüzyıllar arasında Skaliger kronolojisinin oluşturulması döneminde önyargılı şekilde denetlenip düzeltilmeye maruz kalmıştır. Denetlenip düzeltilmekten ya da “Skaliger’in doğru kronolojisi”nin ışığında yeniden yazılmaktan kurtulan az sayıdaki eskiliğin orijinal verileri bugün tarihçiler tarafından sahte ya da “cahil belgeler” olarak algılanmaktadır.

“İmparatorluk” ve “Kutsal Kitap Rusu” kitaplarında Yeni Kronoloji’nin bazı eski belgelerin sahtelik suçlamalarından kurtarıldığı örnekleri sunuyoruz. Örneğin, meşhur Konstantin’in Hediyesi, Büyük İskender’in Takdirnamesi vs. Başka bir deyişle, bugün sahte olduğu düşünülen birçok belgenin Yeni Kronoloji’ye çok doğal şekilde uyan orijinaller olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu durum, olasılıkla, “antik” imparatorlar Sezar ve Nero’nun Orta Çağ Avusturya Dük soyuna verdiği “Ayrıcalıklar” için de geçerlidir, bkz. “Sayılar Yalana Karşı”, bölüm 1. Kanımızca, –DENETLENİP DÜZELTİLMİŞ OLSA DA– ESKİ BELGELERDE TARİF EDİLEN HEMEN HEMEN BÜTÜN OLAYLAR GERÇEKTE YER ALMIŞTIR. OLUŞAN DİĞER SORU: NEREDE VE NE ZAMAN? Kronolojik ve coğrafi karışıklık tam da bu aşamada doğmuştur. Ayrıca “tarihin uzatılması”na yol açan Skaliger tarihçilerinin kasıtlı çarpıtmaları. Bu süreçte doğal kronolojik hatalar da yapılmıştır. Ama başrolü XVI-XVII. yüzyıllar arasında gerçekleştirilen tarihin önyargılı “denetlenip düzeltilmesi” oynamıştır.

SONUÇLAR

1) Günümüze ulaşan ve XVI. yüzyıldan daha erken devirlere ait olan olaylardan bahseden belgelerin ezici çoğunluğu eski orijinallere dayalıdır. Ancak bunların neredeyse tamamı XVI-XVII. yüzyıllar arasında önyargılı şekilde denetlenip düzeltilme filtresinden geçirilmiştir. Bugün onların yorumları ve okunuşları kesin değildir.

2) Kronolojide yapılan bazı hatalar kasıtlı değildi.

3) Ama XVII. yüzyıldan daha erken devirlere ait Orta Çağ tarihinde yapılan birçok çarpıtma kasıtlıydı. Bunlar sahtekârlıktır. Bunu sonraki kitaplarda anlatacağız.

Son olarak Yeni Kronoloji açısından ilginç olan bazı görüntüleri sunalım, res.1.106, res.1.107, res.1.108, res.1.109, res.1.110, res.1.111, res.1.112, res.1.113, res.1.114.