BÖLÜM 5.
TRUVA SAVAŞI M.S. XIII. YÜZYILDA GERÇEKLEŞMİŞTİ.
SANAL YANSIMALARI GOT SAVAŞI VE TARQUİN SAVAŞI’DIR.
5. TRUVA SAVAŞI’NI BİZE İLK OLARAK KİM, NE ZAMAN VE NEREDE ANLATMIŞTI?
Yukarıda belirtmiş olduğumuz gibi, Dante’nin çağdaşı olan Orta Çağ tarihçisi Ramon Muntaner, “Küçük Asya’nın Atraki Burnu’nda, Bozcaada’ya yakın bir yerde Truva karakollarından biri bulunmaktaydı. Oraya genelde ... Romania’nın soylu erkekleri ve bayanları ... tanrısal heykele tapmak için çıkmaktaydılar. İşte bir gün ATİNALI DÜKÜN EŞİ HELEN, YÜZ ŞÖVALYE EŞLİĞİNDE ORAYA TAPMAK İÇİN GİTMİŞTİ” diye bildirmektedir. TRUVA KRALININ OĞLU PARİS ONU FARKETMİŞ VE 100 ASKERDEN OLUŞAN TÜM MAİYETİNİ ÖLDÜRÜP GÜZEL DÜŞESİ KAÇIRMIŞTI.” [195], s.188(6).
Res.5.16’da Fransız “Dünya Haberleri”nden (Jean de Courcy, "Chronique de la Bouquechardiére" (Rouen)) alınmış güya 1470 yılına ait olan eski minyatürü göstermekteyiz. Burada Paris ve Helen’in (sağda gösterilmişlerdir) onları Truva’nın kapılarında karşılayan (minyatürün solundaki) Truva Kralı Priamos’a gelmeleri tasvir edilmiştir. İSTİSNASIZ BÜTÜN KİŞİLERİN ÜSTÜNDE TİPİK ORTA ÇAĞ KIYAFETLERİ VARDIR. Truva bir Orta Çağ şehri olarak gösterilmiştir. Bu arada, manzaranın dibinde bulunan binanın üstünde (sağda) hilal ve (solda) yıldız görülmektedir. Maalesef, tasvirler çok ufaktır ve sadece renkli resimde farkedilebilmektedir. Minyatürün ressamının, Truva Savaşı’nın, Orta Çağ dönemine ait bir olay olduğundan hiç şüphelenmediği kesindir.
Truva Savaşı’nın Orta Çağ dönemine ait bir olay olarak gösteri ldiği benzer bir tasviri res.5.17’deki eski minyatürde görebilirsiniz. Çağdaş tarihçilerin fikirlerine göre, cahil Ramon Muntaner kendisinden yaklaşık iki yüzyıl sonra yaratılacak doğru Skaliger kronolojisini daha bilmiyordu. Dolayısıyla, güya yanılgıyla Truva Savaşı’nın Orta Çağ olayı olduğunu düşünmekteydi. Hiç çekinmeden bu savaşa düklerin, düşeşlerin, şövalyelerin vs. katıldığını anlatmıştı. Ünlü “Korkunç İvan’ın Resimli Rus Vakayinamesi”nin yazarları da aynı “yanlış” fikirlere sahiptiler, res.5.18. Resmin adı “Truva Ordusu Savaşa Çıkıyor” [851], s.33. Tipik Orta Çağ askerlerini görmekteyiz. (Kısa süre önce “Korkunç İvan’ın Resimli Rus Vakayinamesi” ilk defa tümüyle ve tıpkıbasım şeklinde “Akteon” Yayınevi tarafından Moskova’da yayımlanmıştır.)
Ancak bugün, Truva Savaşı’nı ilk olarak anlatanın ünlü “antik” Homeros olduğu düşünülmektedir.
6. HOMEROS’UN DESTANLARININ GARİP KADERİ. ONA, KENDİSİNDEN GÜYA 500 YIL ÖNCE OLMUŞ TRUVA SAVAŞI’NI ANLATAN KİMDİ?
Truva Savaşı’nın “tarihinden” başlayalım. ONU İLK DEFA KİM, NEREDE, NE ZAMAN VE NASIL ANLATMIŞTI? “İlyada” ve “Odysseia”’nın ortaya çıkışı ile ilgili Skaliger versiyonu şöyledir: Bugün, Truva’nın (birkaç yıl süren Truva Savaşı’nın sonundaki) düşüşünün M.S. 1225 yılında olduğu düşünülmektedir [72], s.243. Güya BİRÇOK KEZ yeniden yazıldıktan sonra bize ulaşmış olan metnin ilk yazarı güya Homeros imiş, res. 5.19 ve res. 5.20. Ancak Skaliger versiyonu ile daha yakından tanışınca çok garip bir duygu ortaya çıkmaktadır.
Kendiniz hüküm veriniz: Truva Savaşı güya M.Ö. 1225 yılında gerçekleşmiştir. Homeros’un yaşadığı zaman dönemi BELLİ DEĞİLDİR. Mesela Kolombiya ansiklopedisi [1447] destanların “yazar tarafından aristokratik dinleyiciler için, Küçük Asya’da M.Ö. 700 yılından önce yazıldığını” ihtiyatlı şekilde bildirmektedir. [1447]’de Homeros başlıklı makaleye bakınız. Herhalde bize, Homeros’un SAVAŞIN ÇAĞDAŞI OLMADIĞI VE BÜYÜK BİR İHTİMALLE ONDAN BİRKAÇ YÜZYIL SONRA YAŞADIĞI bildirilmektedir. Hatta belki güya M.Ö. VIII. yüzyılda. Böylelikle, ozan “destanlarını” herhalde savaştan ancak BİRKAÇ YÜZYIL sonra “yazmıştır”.
Mamafih, bunda henüz pek şüpheli bir şey yok. Ancak burada okuyucumuza, Homeros’un Skaliger bakış açısına göre KÖR OLDUĞUNU hatırlatalım [1447]. Bu yüzden, kendisi hiçbir şey yazmış olamaz. En iyi durumda, birine YAZDIRMIŞ OLMASI mümkün olabilir. Tarihçiler “Homeros destanları yazmıştır” cümlesini mazur göstermek için şu versiyonu önermektedir:
Homeros’un kör olduğu kabul ediliyor ama dâhi bir ozan olduğu söyleniyor. İki devasa destan yazmıştır. 1967 yılına ait olan baskısı [180] küçük puntolu 700 - yedi yüz! sayfadan oluşmaktadır. Ozanın bunları ezberleyip dinleyicilerine şarkı olarak söylemeye başladığı öngörülmektedir. Bunu herhalde YILLAR BOYUNCA yapmıştı. Çünkü hayattayken DESTANLARI KÂĞIDA YAZILMAMIŞTI. Burada şaşırtıcı bir olgu ile karşı karşıyayız: Hayretle öğreniyoruz ki, “İlyada ve Odysseia, M.Ö. 560-527 yılları arasında hüküm süren Atina despotu Peisisstratos’un kurduğu özel bir kurul tarafından KÂĞIDA (Homeros’tan birkaç yüzyıl sonra - A.F.) İLK DEFA YAZILMIŞTIR” [180], s.711.
Demek ki, çağdaş bir kitabın tam 700 sayfasına denk gelen her iki devasa destan TRUVA SAVAŞI’NDAN 670 yıl sonra İLK DEFA KÂĞIDA YAZILMIŞTI. Yarım binyıl sonra! Üstelik Homeros’un kendisinin hayatından birkaç yüzyıl sonra! Burada, anlaşılmaz bir sorun ortaya çıkmaktadır. Kör yazar tarafından esinle söylenmiş olan sözler, KÂĞIDA İLK DEFA yazılmak üzere, Peisisstratos’un özel komisyonuna kalın zaman tabakasından geçip nasıl ulaşmıştı? Devasa destan. Onları ezbere okumak çok zaman gerektirir. Üstelik hata yapmamak gerek. Acaba bizi aşağı yukarı şöyle bir görünümün gerçek olduğuna mı inandırmak istiyorlar?
7. HOMEROS’UN 700 SAYFALIK DESTANLARINI EZBERLEYİP BÜTÜN HAYAT BOYUNCA HATIRDA TUTMAK İÇİN NE YAPMAK GEREK?
Kör yazar iki destanını dinleyicilerine birçok kez okumuştu. Dinleyicileri nihayetinde BUNLARI EZBERLEMİŞTİ. Sonra ozan ölmüştü. Ancak, 700 sayfalık yoğun metni hatırlarında tutan yurttaşları hâlâ hayattaydı. Bunlar destanları yeni dinleyicilere kelimesi kelimesine anlatarak sözlü geleneğe devam etmişlerdi. Sonra onlar da ölmüşlerdi. Ancak, tarihçilerin söylemeyi sevdiği gibi, sözlü gelenekleri çocuklarına geçip yaşamaya devam etmişti. Bu durum BİRKAÇ YÜZYIL sürmüştü. Şehirler çökmüş, imparatorluklar dağılmıştı. Homeros’un ilk dinleyicilerinin atalarının ataları ise iki kocaman destanı ezberden okumaya devam mı etmişlerdi?
Siz, okuyucumuz, “İlyada’nın” en azından ilk yüz sayfasını “bir sesten”, yani sadece ozanı DİNLEYEREK ezberleyip yaklaşık yirmi yıl boyunca aklınızda tutmayı deneyiniz bakalım. Bunu başaramazsanız kitabı önünüze alıp “kâğıttan” okuyarak ezberlemeyi deneyiniz. Bu arada, Homeros’un atalarının bu imkânı yoktu. Başarabileceğiniz şüpheli. Üstelik kitabın yüz değil, yedi yüz sayfası var. Bize, “Eski Çağlarda insanların hafızası daha iyiydi” diyecekler. Şüphelidir. Büyük bir ihtimalle durum tam tersi idi, çünkü o zamanlarda tek standarda oturtulmuş eğitim, kütüphane vs. sistemi yoktu.
Skaliger tarihine geri dönelim. Nihayetinde, despot Peisisstratos herhalde kralın bir şarkıcısı tarafından söylenen ve günlerce süren mükemmel şarkıyı duyunca destanların İLK DEFA KÂĞIDA DÖKÜLMESİNİ emretmişti. Büyük bir ihtimalle bunun için birkaç şarkıcı toplanmıştı. Çünkü “sözlü geleneğin” Peisisstratos’un dönemine sadece bir şarkıcı tarafından getirildiğini tahmin etmek zordur. Ama bu durumda, bunların “Eski Çağ” Homeros’unun versiyonları arasında ciddi ayrılıkların olması lazımdır. Ya da bizi, tüm şarkıcıların UYUM HALİNDE AYNI METNİ SÖYLEDİĞİNE mi inandırmak istiyorlar? Farklı şehirlerde ve ülkelerde bulunurlarken...
Skaliger tarihi ciddi bir tavırla Homeros’un destanlarının kaderini aşağı yukarı bu şekilde anlatmaktadır. Butün bunlar son derece şüpheli görünmektedir.
8. HOMEROS’UN DESTANLARI İKİ BİN YIL BOYUNCA NEREDE SAKLANMIŞTI?
Şimdi “Homeros’un kâğıda dökülmüş olan destanlarının” sonraki akıbetini araştıralım. Bu destanların M.Ö. III. yüzyılda hâlâ çok iyi bilindiği varsayılmaktadır [180], s.711. Ancak “İlyada” ve “Odysseia”’nın o zamana ait olan metinleri bize ulaşmamıştır. Zaten destanlar nedense yüzlerce yıl boyunca ta Rönesans Çağı’na kadar kaybolmuştu. Ama Homeros o kadar popüler bir ozandı ki, destanları kâğıda dökülene kadar yüzyıllar boyunca Yunanistan’ın birçok şehrinde ve köyünde okunmuştu. Ama Orta Çağ döneminde Homeros’un metnini artık kimse görmemektedir. Homeros’un şarkılarının sesleri kesilmişti. Homeros’un destanlarının eşsiz ve değerli nüshasının nerede bulunduğu belli değildir.
Tarihçiler şunu söylemektedirler: “Orta Çağ Avrupası’nda Homeros sadece Latin yazarlarının ve Aristoteles’in ALINTI VE ATIFLARI sayesinde bilinmekteydi. “Vergilius’un şiirsel şanı Homeros’u tümüyle gölgede bırakmıştı. İtalyan hümanistleri... ancak XIV. YÜZYILIN SONU XV. YÜZYILIN BAŞLANGICINDA Homeros’u daha iyi tanıyabilmişti. XV. yüzyılda pek çokları Homeros’u Latince’ye çevirmekle meşguldü. 1488 yılında HOMEROS’UN Yunan dilindeki İLK BASILI YAYINI Floransa’da çıkmıştı. Homeros destanlarının bazı farklı parçaları XVI. yüzyılda birçok kez İtalyanca’ya da çevrilmişti. FAKAT “İLYADA’NIN TÜMÜNÜN”, şair Antonio Maria Salvini’nin yaptığı İLK ÇEVİRİSİ ANCAK 1723 YILINDA ORTAYA ÇIKMIŞTIR.” [180], s.711-712.
Acaba Homeros’un tozlu metni YAKLAŞIK İKİ BİN YIL BOYUNCA nerede, hangi arşivde hareketsiz bir şekilde kalmıştı? Homeros’un destanlarını güya yıllar boyunca koruyan, sözlü-şarkı-koro geleneği ile ilgili hiç de inanılır olamayan bütün bu teorileri bir kenara koyup HOMEROS’UN HER İKİ DESTANININ GERÇEKTE ANCAK M.S. XIV. YÜZYILIN SONUNDA ORTAYA ÇIKTIĞINI kabul etmek gerek [881], 2. cilt, s.97-98. KADERLERİ ile ilgili olarak, XIV. YÜZYILDAN ÖNCEKİ DÖNEME AİT OLAN gerçekten güvenilir bilgi yoktur. Dolayısıyla, bunların O DÖNEMDEN BİRAZ ÖNCE yazılmış olduğunu, bugünlerde henüz bir hipotez olarak önermekte bir sakınca yoktur. Muhtemelen M.S. XIII- XV. yüzyıllarda. Hatta belki daha geç. Kör Homeros’un bunları Bakır Çağı’ndaki Yunanistan’da, güya henüz M.Ö. VIII. hatta XIII. yüzyılda ateş alevinin yanında okuduğu şeklindeki efsane tamamen M.S. XVI-XVII. yüzyıllarda yazılmış olan Skaliger kronolojisinin bir hayalidir.
9. DARES VE DİCTYS TRUVA SAVAŞI’NIN “HAYALET KAHRAMANLARI”DIR.
Skaliger tarihine göre, “İmparator Claudius hüküm sürerken Dictys adlı birinin, içinde “Truva Savaşı’nın” küçük bir kutudaki “tarifinin” bulunduğu türbesi açılmıştı.” M.S. IV. yüzyıla doğru, Truva Savaşı’nın HAYALET KATILIMCILARI Dares (Dares Phrygius) ve Dictys’in Latince’ye çevrilmiş olan “notları” yaygınlık kazanmıştı. Truva Savaşı’nın olaylarının bu yazarların önerdikleri yeni yorumu ORTA ÇAĞ AVRUPASI’NDA GERÇEK OLARAK ALGILANMIŞTI. Uydurmalardan ve YUNANLILARA DUYDUĞU AŞIRI TUTKUDAN ÖTÜRÜ Homeros’a sitem etmeye başlamışlardı” [851] s.5. Dares ve Dictys’in neden aniden savaşın “hayalet katılımcıları”, yani sahtekâr olarak ilan edildikleri apaçıktır. Mantıklı! Skaliger kronolojisine göre, Homeros’un destanları yüzyıllar boyunca “antik” Yunanlılar tarafından esinle okunduktan sonra nihayetinde kâğıda dökülmüştü. Birdenbire SAVAŞIN “KATILIMCILARINA AİT” hiç de Yunanca değil orijinal LATİNCE “NOTLAR” ortaya çıkmıştı! Üstelik Dares ve Dictys’in metinlerinin kaybolmuş olduğu anlaşılmıştı [335], s.85.
Skaliger kronolojisinin, Truva Savaşı’nın GÜNÜMÜZE ULAŞMIŞ OLAN İLK TARİFİNİ kaçıncı yüzyıl ile tarihlediği meselesini araştıralım. Ne de olsa savaşı anlatan tek insan Homeros değildi ki! Cevap şöyledir: TRUVA SAVAŞI’NIN VARLIĞINI SÜRDÜREN İLK TARİFİ GÜYA M.S. VI. YÜZYILA AİT OLAN LATİNCE METİNDİR. Öğreniyoruz ki, “HERHALDE VI. YÜZYILDA YAŞAYAN CAHİL bir YAZAR BOZUNTUSU kuşatma ile ilgili olguları renksiz ve monoton bir şekilde açıklamıştır. BU METİN ORTA ÇAĞ DÖNEMİNDE ÇOK BEĞENİLMEKTEYDİ” [335], s.85-86.
Savaşın bu “ilk tarifinin” güya M.S. VI. yüzyılla tarihlenmesine dikkat edelim. Bu bölümde, Truva Savaşı’nın güya M.S. VI. yüzyıldaki Got Savaşı ile özdeşleştirilmesi ile ilgili olguları sunacağız. Bu arada kronoloji oynaması, yani Truva Savaşı’nın Skaliger tarihi ile Got Savaşı’nın Skaliger tarihi arasındaki fark aşağı yukarı 1800 yıldır. Truva Savaşı “antik” Yunanistan tarihinde önemli bir olay olarak görülürken Got Savaşı’nın ise Yunan-Roma tarihinde önemli bir olay olduğu düşünülmektedir. Dolayısıyla tarihçilerin, “Truva Savaşı’nın varlığını sürdüren ilk tarifini” tam da M.S. IV. yüzyıla atmış olmaları şaşırtıcı değildir. Şimdi anladığımız gibi, yanlış yapmışlardı.
Tarihçilerin Dares ve Dictys’in metinlerine dair fikirlerinin ŞÜPHEYLE DOLU, HATTA OLUMSUZ OLDUĞU kuşkusuzdur. Mesela, “(Orta Çağ döneminde – A.F.) “Gerçek tanıkların” Truva Savaşı ile ilgili yeni ortaya çıkan iki belgesine Homeros’un masal destanlarından daha çok değer verilmekteydi” diye yazmaktalar [171], s.45. Bu arada, Homeros’un destanı sadece alıntı şeklinde bilinmekteydi [171], s.45. Devam edince görüyoruz ki, meğer “Tukididis, İlyada’nın (Homeros’un İlyada’sının – A.F.) anlattıklarının GERÇEK OLMADIĞINI düşünmekteymiş” [171], s.45.
Zaten bilimsel çevrelerde Dares ve Dictys’in vakayinameleri konusunda gerçek tartışmalar başlamıştı. “XIX. yüzyılda yaşayan birçok bilim adamı, (Dictys’in – A.F.) Yunan vakayinamelerinin var olduğunu reddedip BU ÜNLÜ SAHTECİLİĞİN YAZARININ... Lucius Septimius OLDUĞUNU düşünmekteydi... Ancak, 1907 yılında Mısır papirüslerinde Dictys’in GÜNLÜĞÜNÜN bir PARÇASI bulunmuştu.” [171], s.45.
Bu durumda, belki de gerçekten sahtekâr olan Dares ve Dictys Truva Savaşı’na hiç katılmamış olabilirler. Homeros bu fikri yalanlamaktadır. Mesele şudur ki, Homeros’un, yani klasik “İlyada” ve “Odysseia’nın” yazarının destanlarında, DARES’İN ADI 5. bölümün başlangıcında DOĞRUDAN geçmektedir. Ayrıca Homeros, DİCTYS’in, Truva seferi sırasındaki savaşım arkadaşı olduğu Girit Kralı İdomeneus’tan da bahsetmektedir [171], s.45. Nihayetinde Dares’in ismi Vergilius’un “Aeneisi’nde” de geçmektedir.
Frigyalı olan Dares’in LATİNCEDE yazılmış olan metninin dili “klasik filologları öfkelendirmektedir... Yunanca orijinali... kaybolmuştu [171], s.45. Aslında YUNANCA orijinali hiç var olmuş muydu? Truva Savaşı sadece Yunan tarihinin bir olayı değil de karışık Yunan-Roma tarihine, hatta Avrupa tarihine ait bir olaysa “görgü tanığının ve katılımcının günlüğü” niye LATİNCE yazılmış olamasın ki? Oldukça geç olmuş olsa bile. Görgü tanıklarının bu “renksiz ve monoton” günlükleri, özellikle güya M.S. VI. yüzyıla ait bir metin Orta Çağ Avrupası’nda Truva Savaşı’na ait çok sayıda eserin ortaya çıkmasına sebep olmuştu. Bugünlerde bütün bunlar “Truva Serisi” adında birleştirilmiştir.
Bu arada, güya M.S. VIII-IX. yüzyıllarda, ismi tercüme edilince Büyük Kral’a dönüşen Şarlman’ın çevresinde Orta Çağ döneminin ünlü şairi Angilbert’in çalıştığını kaydedelim. Ve kendisi HOMEROS adını taşımaktaydı [122], 5. cilt, s.391. “Antik” Truva Savaşı’nın tarifinin gelecekteki Yunan versiyonunda onun ismi, “HOMEROS”, kullanılmış olabilir mi?
İ.N. Golenischev-Kutuzov, “BİN YIL boyunca (ta XVII. yüzyıla kadar) Dares ve Dictys’in şanı HOMEROS’UN ŞANINI GÖLGEDE BIRAKMIŞTI. İsidorus Hispalensis’e göre Dares, Musa’dan sonraki ilk tarihçi ve Herodot’un öncülü idi. XII. yüzyılda Batıda Frigyalı Dares Eski Çağ’ın en ünlü yazarlarından biri olmuştu” diye yazmıştır [171], s.47. Orta Çağ devrinde, “Homeros döneminden Musa ya da Süleyman döneminden bahsedildiği kadar bahsedilmekteydi, ancak ne onu inkâr edenler ne de sevenler onun (Homeros’un; Homeros’un metninin ilk kez XIV. yüzyılda ortaya çıktığını hatırlatalım - A.F.) ESERLERİNİ OKUMUŞTUR. Asıl İlyada hakkında tüm bildikleri, nedense Pindar’a mal edilmiş olan ufak bir pasajdı... ANCAK, FRİGYALI DARES’İN VE GİRİTLİ DİCTUS’UN ESERLERİ BU PASAJDAN DAHA ÜST BİR DÜZEYE KONULMUŞTU VE DAHA GÜVENİLİR SAYILMAKTAYDI [335], s.85-86.” Hatta XII. yüzyılda Truva Savaşı’nı Dares ve Dictys’e göre anlatmış olan Exeterli Yusuf, “DARES VE DİCTYS GÖRGÜ TANIĞI OLDUKLARI İÇİN kendisinin gerçek olayları tarif ettiğinde” ısrar etmişti, [171], s.47-48’a göre alıntılanmıştır.
“Sahtelik” kuramı tarihçiler tarafından ancak XVIII-XIX. yüzyıllarda, aşağıda göstereceğimiz gibi, Dares ve Dictys’in günlükleri ile çarpıcı çelişkiler içeren Skaliger kronolojisinden sonra uydurulmuştur. Skaliger kronolojisi ile Dares-Dictys’in vakayinameleri arasında seçim yapmak zorunda kalan tarihçiler Skaliger-Petavius’un kronolojisine dokunulmazlık sağlamak için Dares ve Dictys’i “cahillikle” suçlamayı tercih etmişlerdi. Ondan sonra, Homeros’a “orijinal kaynak” (Yunanca), Dares ve Dictys’a ise “sahtelikler” demişlerdi.
Nihayetinde her şey yerli yerine oturmuştu ve sonunda rahatlamak mümkünmüş gibi görünüyordu. Ancak Skaliger kronolojisine dair yeni eleştirel araştırmaların ışığında sorun yine ortaya çıkmıştı. İşte tam o anda tarihçilerin çok yanıldıkları anlaşılmış oldu. Büyük bir ihtimalle, Dares ve Dictys’in renksiz ve monoton metinler olan “günlükleri” DAHA ESKİ ORİJİNAL KAYNAKLARDIR. Homeros’un çok daha MUHTEŞEM, zarif ve şiirsel biçimde yazılmış olan “İlyada’sı” ise, kendisinden önce gelen bütün “Truva Serisi”nin ŞİİRSEL ZİRVESİ olarak en erken Rönesans Çağı’nda yazılmış olabilecek bir geç sanat eseridir.
Truva Serisi’nin günümüze ulaşmış eserlerinin ortaya çıkma tarihlerinin zaman dağılımını apaçık bir şekilde gösteren cetveli res.5.21’de veriyoruz. Çizmiş olduğumuz cetvel gayet öğreticidir. Birinci zirvesi güya M.S. VI. yüzyılda ortaya çıkmaktadır. Burada bize ulaşmış ilk orijinal metin bulunmaktadır. Sonra, cetvelin göze çarpan bir biçimde ifade edilen mutlak maksimumu AŞIRI DERECEDE ÇOK TRUVA EFSANESİNİN YARATILDIĞI güya XII-XIII. yüzyıllara aittir. Sadece bu bile, tam bu dönem içinde savaş hakkında pek çok hikâye ortaya çıktığı için, savaşın kendisinin muhtemelen yaklaşık XII-XIII. yüzyıllarda yer aldığını göstermektedir.
Truva Savaşı’nın vakayinamesinin güya VI. yüzyılda “ortaya çıkması”, M.S. XII- XIII. yüzyıllardaki Orta Çağ savaşlarının orijinal vakayinamesini-günlüğünü Eski Çağlar’a göndermiş olan Skaliger kronolojisinin kaprisleri ile açıklanmaktadır.
Res.5.22’de Giritli Dictys, Frigyalı Dares ve Benoît de Sainte-Maure’yi tasvir eden güya XIV. yüzyıla ait eski bir minyatürü göstermekteyiz [1229], s.21.
10. ORTA ÇAĞ FRANKLARININ VE TROUVERELERİNİN TRUVA SAVAŞI
HAKKINDA SÖYLEDİKLERİ
Tarihçiler, “XII. yüzyılın sonu-XIII. yüzyılın başından itibaren, Fransız şiiri halka, ebediyen şanlı İlion, Hektor ve İskender isimlerinin propagandasını yapmıştı. Bu serinin trouvereleri ilk önce Truva Savaşı ile uğraşmışlardı; ONLAR İÇİN BU HEMEN HEMEN MİLLİ BİR KONU İDİ. VII. yüzyılda Fredegarius Scholasticus, PRİAMOS’UN OĞLU (yani Truva Kralı Priamos’un – A.F.) FRANCİON’A İLK DÜK demişti.” diye yazmaktadır [335], s.85-86. Orta Çağ yazarının bu iddiası, üstelik sadece bu yazar değil, Truva Savaşı’nı “ilk Franklar devrine kadar” yukarıya taşımaktadır. Ancak “ilk Franklar” artık ORTA ÇAĞ DÖNEMİNE AİTTİR. Bunu bizzat tarihçiler iddia etmektedir [196]. Bu durumda, Truva Savaşı otomatik olarak Orta Çağ dönemine taşınmaktadır. Res.5.22a’ya bakınız.
Truva Serisinin geç Orta Çağ dönemine ait olan daha ünlü eserlerinin bazıları şunlardır [851], s.6:
“Benoît de Sainte-Maure’nin “Truva Hakkındaki Roman”ı, güya XII. yüzyıl, Fransa”; “Herbert von Fritzlar’ın “Truva Hakkındaki Destan”ı, güya XIII. yüzyıl, Almanya”; “Konrad von Würzburg’un “Truva Savaşı”, güya XIII. yüzyıl, Almanya”;
“Guido de Columna’nın (Colonne’nin) “Truva’nın Düşüşünün Tarihi”, güya XIII. yüzyıl, Sicilya”.
Güya XIV-XV. yüzyıllarda Guido de Columna’nın kitabı -Latinceden!- İtalyancaya, Fransızcaya, Almancaya, İngilizceye, Rusçaya, Macarcaya, Güney Slav dillerine çevrilmişti [171], s.47-48. Burada diğer yazarları ve onların “Truva kitaplarını” atlıyoruz. Ancak bir garipliği kaydedelim: Aralarında nedense YUNAN YAZARLARI YOKTUR. Üstelik Truva ile ilgili eserler nedense aralarında yalnız YUNANCANIN OLMADIĞI birçok dilde yazılmıştır. Bütün bu Truva Serisi’ni tamamlayan parlak bir zirve olan YUNAN HOMEROS’U ancak daha sonra ortaya çıkacaktır. Orta Çağ YUNANLILARININ, “çok eski” tarihlerinin en şanlı olayına niye dikkat etmedikleri anlaşılmamaktadır.
Orta Çağ Truva Serisi’ni araştırmak için Guido de Columna’nın, en eski ve ünlü orijinal kaynak olan ve güya XIII. yüzyılda yazılan romanının (yani “Truva’nın Kurulması ve Esir Edilmesi Hakkındaki Hikâye”, “Truva Kitabı”) XVI. yüzyılın başına ait olan Rusçaya çevrilmiş versiyonundan ve bir de “Sihirli Koyunun Altın Yapağı” başlıklı kitaptan faydalanalım [851]. Burada bütün bu kaynakların, dayandığı olaylar açısından Homeros’un destanları ile hemen hemen özdeş olduklarını, Homeros ile genel olarak aynı olgulardan bahsettiklerini bir kez daha kaydedelim. Ancak, onların daha renksiz ve gerçekçi bir anlatım şekline sahip olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu arada, manzum eserlerden daha çok günlüğe benzemektedirler. Dolayısıyla, DAHA ÖNCE yazılmış olmaları mümkündür. Öte yandan, Homeros’un destanları üstün bir stile sadık kalmaktadır. Rönesans Çağı’nın, artık iyice gelişmiş olan en iyi edebiyat geleneklerine göre yetişmiş büyük bir ozan tarafından ustalıkla yazılmış oldukları belli. Ahlak dersi veren kısımları var. Tanrılar, askeri harekâta katılmaktadır. Helen ile Paris arasındaki harika sevgi vs.