BÖLÜM 3:
VAHİY’DE TARİF EDİLMİŞ OLAN ASTRONOMİK HOROSKOPLARIN YENİ TARİHLENMESİ
A.T. FOMENKO, G.V. NOSOVSKİY
4. VAHİY’İN HOROSKOBUNA GÖRE ASTRONOMİK TARİHLENMESİ
Demek ki Vahiy’de yıldızlı göğün tarifi yer almaktadır. Bundan, aşağıdaki horoskop net olarak çıkar. 1) Jüpiter Sagittarius’ta, 2) Mars Gemini’de ya da Taurus’ta (N.A. Morozov aralarına Aries’i de almıştı), 3) Satürn Scorpius’ta, 4) Merkür Libra’da, 5) Güneş Virgo’da, 6) Ay Virgo’nun ayaklarının altında, 7) Venüs Aslan’da gösterilmiştir.
Kaba astronomik hesaplamalar için Jüpiter, Mars ve Satürn olmak üzere sadece üç asıl gezegen yeterlidir. Güneş hızlı hareket ederek tüm burçlar kuşağında devir yapar. Dolayısıyla Güneş ancak Ay’ın saptanmasına yarar. Merkür genel olarak iyi görülmez, dolayısıyla Orta Çağ döneminde konumu çoğunlukla yanlış olarak saptanmıştır.
İDDİA (N.A. Morozov, [542], [544], 1. cilt, s.48-50). Jüpiter, Mars ve Satürn olmak üzere üç gezegen M.S. IV. yüzyıldan önce yazılmayan VAHİY’NİN TARİHLENMESİ İÇİN YETERLİDİR. Sözü geçen horoskop, yani gezegenlerin yerleştirilmesi ancak aşağıdaki yıllarda geçerliydi: M.S. 395 yılı, M.S. 632 yılı, M.S. 1249 yılı, M.S. 1486 yılı. Morozov M.S. 395 yılının çözümünün en uygun olduğunu düşünmüştü. Ancak bu çözüme göre Mars Aries’te bulunuyor, bu da belirttiğimiz gibi pek iyi değildir. N.A. Morozov Vahiy’in M.S. IV. yüzyıldan sonra yazılmış olmasının mümkün olmadığını zannettiği için bu cevaptan memnun kalmıştı. Ama buna rağmen, N.A. Morozov sonucunu şartlı olarak şu şekilde açıklamıştı: “VAHİY HRİSTİYAN ÇAĞININ İLK YÜZYILLARI İÇERİSİNDE YAZILMIŞSA, bu 395 yılına denk düşüyor” [542].
Ancak şimdi biz kronoloji üzerine araştırmaları yaptıktan sonra N.A. Morozov’un Milattan Sonraki dönemin ancak ilk dört yüzyılıyla yetinmiş olmasının yazık olduğunu söyleyebiliriz.
Bu çerçevelerden çıkıp hemen iki çözüm daha görüyoruz, bunlar 1249 yılı ve 1 Ekim 1486 tarihidir. 1249 yılı çözümü, bu defa Virgo’da, Aslan’a daha yakın olan yerde ortaya çıkan Merkür açısından daha kötüdür.
Ana İddia (A.T. Fomenko, G.V. Nosovskiy)
1 Ekim 1486 tarihli çözüm Vahiy’de tarif edilmiş olan tüm şartlara mükemmel bir şekilde uyar. Gerçekten Jüpiter Sagittarius’ta, Satürn Scorpius’ta, Mars, Gemini’de, Taurus ile sınıra yakın, Perseus’un ayaklarının tam altında, Merkür Libra’da, Güneş Virgo’da, Ay Virgo’nun ayaklarının altında, Venüs Aslan’da yer almaktadır.
Gezegenlerin 1 Ekim 1486 tarihli konumu res.3.34’te görülebilir. Bütün gezegenlerin tam Vahiy’e göre belirtilmiş olan takımyıldızlarında bulunduğu net bir şekilde görülüyor. Modern ve yaklaşık hesaplamalara uygun olan Turbo-Sky programını kullanarak bu astronomik sonucu kontrol ettik. Sonucumuz рис.3.35, рис.3.36, рис.3.37,рис.3.38, рис.3.39, рис.3.40, рис.3.41, рис.3.42’de gösterilmiştir.
İstanbul Boğazı’nı gözlem noktasının örneği olarak kabul edip Akdeniz bölgesi için gezegenlerin 1486 yılının Ekim’inin 1’ini 2’sine bağlayan gece sırasındaki görüş şartlarını kontrol ettik.
1 Ekim 1486 tarihinde Güneş’in yerel saatle saat 17.30’da, yani Greenwich’e göre saat 15.30’da battığı ortaya çıktı.
Yeniay’ın hilali Güneş battıktan sonra yerel saatle saat 19.00’dan önce görünüyordu. Bundan sonra Ay yerel ufkun altına inmişti.
Satürn yerel saatle saat 20.00’ye kadar görünüyordu. Jüpiter yerel saatle saat 21.45’e kadar görünüyordu.
Mars hâlâ ufkun altında yer aldığı için hemen görülemezdi. Yerel saatlerle saat 21.05’te doğmuştu ve gece boyunca görünmüştü.
Bu arada, Merkür yerde duran gözlemci için Güneş’ten hemen hemen en uzak mesafede, yani hemen hemen azami uzanımda bulunup M=+0,7 parlaklığına sahipti. Dolayısıyla Dünya’dan en iyi görüş şartlarına sahipti. Gerçekten Merkür yerel saatle saat 20.15’e kadar görünüyordu, sonra ise yerel ufkun altına inmişti.
Venüs o gece yerel saatle 3.00’te doğmuştu ve Güneş doğuncaya kadar mükemmel bir şekilde görünüyordu.
Bu verileri Turbo-Sky bilgisayar programı yardımıyla elde edebildik.
Böylelikle, 1 Ekim 1486 tarihli çözümün her açıdan ideal olduğunu bir kez daha vurgulamak gerek. Vahiy’de gezegenlerin M.S. 1 Ekim 1486 tarihi için konumu şaşılacak kadar net bir şekilde tespit edilmişti.
Res.3.37’den, Orta Çağ gözlemcisinin Perseus’un Mars’ın üzerinde oturduğunu çok doğru olarak söylediği net bir şekilde anlaşılıyor: “Binicisine dünyadan barışı kaldırma yetkisi verildi. Bunun sonucu olarak insanlar birbirlerini boğazlayacaklar. Atlıya ayrıca büyük bir kılıç verildi” (Vahiy 6:4). Mars o anda gerçekten Perseus’un ayaklarının tam altındaydı. Bu da, Batlamyus’un Almagest’inden alınan, üzerinde Mars’ın 1 Ekim 1486 tarihli konumunu gösterdiğimiz Orta Çağ haritasının parçası olan res.3.38’de de çok net görülebilir. Mars’ın Gemini’de, Perseus’un ayaklarının tam altında olduğu ortaya çıkmıştır. İstanbul Boğazı’nın çevresindeki yerel ufuk hattı açısından yerel saatlerle saat 23.00’te Mars’ın yine Perseus’un tam altında olduğu ortaya çıkmıştır. Nihayet Perseus ve Gimini takımyıldızlarının içinden, gece göğünde parlak ışık saçan Samanyolu hattı geçmektedir. Sözü geçen tarihte Mars bu Samanyolu hattının içine düşmüştü. Dolayısıyla Samanyolu Perseus ve Gimini takımyıldızlarını Mars gezegeni ile birleştirmiş gibi olmuştur, res.3.38. Gözlemci bu parlak olay ile ilgili de not almıştı.
Gözlemcinin Mars için neden Gimini takımyıldızını değil Perseus takımyıldızını gösterdiği sorusu ile karşı karşıya kaldık. Gimini burç takımyıldızı iken Perseus burç takımyıldızı değil ki. Herhalde durum şudur ki, Vahiy’in yazarı gayet dramatik bir olay olan gelecekteki dünyanın sonunu tarif etmişti. Bu yüzden tarif ettiği felaketin şekline (ruhuna) uygun olan suretleri seçmeye çalışıyordu.
Birinci ana gezegen olan Jüpiter Sagittarius’a, yani yay ve okla tasvir edilen “savaşçı takımyıldıza” düşmüştür.
İkinci ana gezegen olan Satürn Scorpius’a, korkunç ve ölüm derecesinde tehlikeli takımyıldıza düşmüştür.
Üçüncü ana gezegen olan Mars Gemini’ye, yani “barışçı takımyıldıza düşmüştür”. Ancak tam o anda üstüne, ellerinde, bir bakışı tüm canlıları taşa dönüştüren korkunç Gorgon’un kesilmiş, uçuşan saçlı kafasını tutan kılıçlı savaşçı Perseus takımyıldızı gelmiş, bkz. res.3.38. Ayrıca bilindiği gibi Mars’ın savaş tanrısı olduğu düşünülüyordu. Dolayısıyla Vahiy’in yazarının “Dünya’nın sonuna” ideal şekilde uyan kılıçlı Perseus’u seçtiği anlaşılıyor.
Vahiy’in Yunanca metninde, N.A. Morozov’un yorumuna göre Mars ile ilgili “oraya, öteki tarafa gitti” ifadesinin neden söylendiği anlaşılmış oluyor, yukarıya ve [542]’ye bakınız. Res.3.34’de 1 Ekim 1486 tarihinde Mars’ın tüm diğer gezegenlerin öteki tarafında bulunduğu gerçekten net bir şekilde görülüyor. Bu gezegenler de Scorpius takımyıldızının çevresinde bir kümeye toplanmıştı. Dünya’dan gözlemlerini yapan gözlemci için Satürn, Ay, Merkür ve Güneş gökyüzünün bir tarafına düşerken Mars ise karşı tarafına düşmüştü, bkz. res.3.34.
N.A. Morozov 1249 ve 1486 yıllarının çözümlerini neden bir yana itmişti ki? Buna N.A. Morozov’un cevabı basit ve samimiydi. “Sanmam ki biri Vahiy’in 14 Eylül 1249 tarihinde yazılmış olduğunu söylemeye cesaret etsin” diye açıklamıştı [544], 1. cilt, s.53. 1486 yılının çözümünden ise bahsedilmiyor bile.
Ancak şimdi, N.A. Morozov’un araştırmalarının üzerinden yetmiş yıl geçtikten sonra, bizim kronoloji üzerindeki kitaplarımızdan alınmış olan sonuçlar dâhil olmak üzere yeni sonuçlara dayanarak Vahiy’in tam 1486 yılında, yani tam Osmanlı’nın fetih dönemi sırasında yazılmış olduğunu güvenle iddia edebiliriz. “Antikçağ Orta Çağ’dır”, 2. bölüme ve “Kutsal Kitap Rus’u”, 4.bölüme bakınız.
Yeniden yapılandırmamızda Vahiy’in yazılış tarihi olarak 1486 yılının neden çok doğal olduğunu aşağıda açıklayalım. İyi bildiğimiz gibi, Vahiy esas olarak dünyanın sonunu anlatıyor. Bu onun ana konusudur. “Vahiy ve fikirleri (ilk üç bölümü hariç olmak üzere) dünyanın akıbetinin, dünyanın sonunda olacakların tasviridir. Bunların Vahiy’in kehanetlerine kılavuz olarak olarak kullanılması lazımdır” [845], 3. kitap, 11. cilt, s.511. Ancak bütün Orta Çağ Hristiyan dünyasının dünyanın sonunu korkuyla beklediği yıl tarihte iyice biliniyor. Bu, Âdem’den itibaren Bizans çağı boyunca 7000. yıl olan M.S. 1492 yılıdır. O zamanlarda hâkim olan fikirlere göre, dünyanın sonu tam olarak 7000. yılda gelecekti.
Böylelikle Vahiy’in, ortaya çıkması 1492 yılında beklenen olaylara ait olduğu düşünülmüştür. Bu arada Vahiy’in ilk satırlarında, “beklenen zaman yakındır” diye söylenir (Vahiy 1:3). Yani M.S. 1492 yılı yakındır. Yani Âdem’den sonraki 7000. yıl gelmek üzeredir. Hatırlatalım ki, Kolomb dünyanın sonu ile ilgili beklentiler ortaya çıkarken seferine başlamıştı.
Dolayısıyla, Vahiy’in 1486 yılı ile, yani Âdem’den sonraki 6994. yıl ile bağımsız astronomik tarihlenmesi içeriğine ideal şekilde uyar. Demek ki, Vahiy on beşinci yüzyılda, dünyanın tahmin edilen sonundan 6 yıl önce yazılmıştı.
Vahiy’in XV. yüzyıl ile tarihlenmesi A.T. Fomenko’nun bu kitaptan alınmış olan matematiksel sonucuna da ideal olarak uymaktadır, bölüm 5:9.3. Bu sonucun asıl fikri Vahiy’in kronoloji açısından Kutsal Kitap’ın son kitabı değil Eski Ahit’ın ilk kitaplarından biri olduğu yönündedir. Yani, KRONOLOJİ AÇISINDAN VAHİY İNCİL İLE DEĞİL MUSA’NIN TEVRAT’I İLE AYNI ZAMANDA YER ALMIŞTI. Hatırlatalım ki, çağdaş Kutsal Kitap tam olarak Musa’nın Tevrat’ından başlamaktadır.
Başka deyişle, Vahiy’in Kutsal Kitap’ın içindeki İncil’in yanına konulması kronoloji açısından yanlışlıktı. O, yeniden yapılandırmamıza göre, XII. yüzyılın olaylarının tarif edildiği İncil’den çok daha geç yazılmıştı.
5. VAHİY’İN ORİJİNAL İÇERİĞİNİ YENİDEN YAPILANDIRIŞIMIZ
Dünyanın sonu Vahiy’de üstü kapalı bir şekilde gösterilen astronomik sembollerin kullanılmasıyla açıklanmıştır. Öte yandan, bu sembollerin ancak XVI–XVII. yüzyıllardaki en son baskılarda gölgelendirilmiş olmaları mümkündür. Vahiy’de bu eserin yazılış zamanını tarihlemeye müsaade eden astronomik horoskop şifrelenmiştir. Horoskopun tarihi 1 Ekim 1486’dır. Dünyanın 1492 yılında beklenen sonuna mükemmel surette uygundur.
Böylelikle, Vahiy büyük bir ihtimalle Yeni Çağ’ın XV. yüzyılının sonunda, yani dünyanın, tüm Hristiyan dünyasının Âdem’den sonraki 7000. yılda beklediği sonundan, M.S.
1492 yılından, birkaç yıl önce yazıldı. Bu olaydan duyulan büyük korku Vahiy’e açıkça yansımıştır.
Bugün kabul edilen, Vahiy’in dördüncü İncil’in yazarı olan Yuhanna tarafından yazıldığı görüşü yanlış görünüyor. Çünkü İnciller büyük ihtimalle XII-XIII. yüzyıllarda, yani XV. yüzyıldan önce yazıldı. Birçok eski dinî yazarın Yuhanna’nın ve Vahiy’in yazarı olan Yahya’nın farklı adamlar oldukları açıklaması Vahiy’in bizim tarafımızdan yapılan bağımsız astronomik tarihlemesi ile doğrulanıyor. Böylelikle, Vahiy’in yazılış çağı ve İncillerin yazılış çağı tamamen farklı dönemlerdir.
Vahiy’in çağının Tevrat’ın çağına uygun düşmüş olması gerektiğini kaydetmiştik. “Kutsal Kitap Rus’u” kitabında, bölüm 4-5, gösterdiğimiz gibi, bu M.S. XV. yüzyıldaki Osmanlı=Ataman zapt etme dönemidir. Yani, başında Musa ve Aaron, yani Aslan olan “Kutsal Kitap göçü” dönemi. Vahiy’de, “GALİP GELEN”e, yani Aslan takımyıldızına “sabah yıldızı”nın, yani Venüs’ün verildiğinin söylenmesi boşuna değildir. Vahiy’deki “GALİP GELEN”in Aaron veya Musa olan Aslan ile arasındaki benzerliği şu mısra artırıyor: "GALİP GELENE saklı MANDAN vereceğim. Ayrıca ona beyaz taş ve bu taşın üzerinde yazılı olan yeni ad” (Vahiy 2:17). Hatırlatalım ki, MANDAN XV. yüzyıldaki Osmanlı=Ataman zaptetmesini, “Kutsal Kitap Rus’u” kitabında, bölüm 4–5, gösterdiğimiz gibi, anlatan kutsal “Çıkış” kitabında açıklanır. Ama üstünde “yeni ad” çizilmiş olan beyaz taşta Musa’nın, üstünde yeni “Tesniye” kanununun, yani ikinci veya yeni kanunun yazıldığı taş tabletlerini tanımak zor değil.
Vahiy’i astronomiye göre XV. yüzyılın sonu ile tarihledikten sonra Orta Çağ ressamlarının bu meşhur metne koydukları resimlere bakmak ilginçtir. Res.3.43’de XVI. yüzyıldaki Vahiy’den alınan bir minyatür gösterilmiştir. Burada, bir alaybozanla ateş eden atlıyı görüyoruz, res.3.44. Alaybozanın sürgüsü iyi görünüyor. Atlı tetiğe basıyor. Ateş namludan fışkırıyor. Namluya barutla boru, yani barutluk bağlanmış. Atlının başının üzerinde "ölüm" yazılı. Orta Çağ ressamlarının Vahiy ile ilgili resimlerinde Vahiy’in yazıldığı çağın gerçeklerini tasvir ettiklerini görüyoruz. XV. yüzyılda ateşli silahlar, alaybozanlar ve topların savaş meydanlarında geniş bir şekilde kullanıldığı iyi biliniyor. Örneğin, 1453 yılında Konstantinopolis'in fethi sırasında Osmanlılar ağır toplar kullanmıştır [240].
İşte XVI. yüzyıldaki Vahiy’dan alınan başka bir resim, res.3.45. İçinden ateş fışkıran “boruyu üfleyen” melek tarafından yapılan yıkımın resmi gösterilmiştir. Burada büyük bir ihtimalle gülleler veya hartuç atan Orta Çağ topu oldukça net bir şekilde tasvir edilmiştir. Topun düştüğü yerde, ressam büyük patlamanın ateşini tasvir etmiştir. Büyük bir ihtimalle, Orta Çağ’da toplar içinden ateş fışkıran borular olarak tasvir ediliyordu. Vahiy ile ilgili resimlerde ateşli toplar tasvir etmek geleneği XVIII. yüzyıla kadar mevcuttu. Res.3.46’da 1799 yılındaki “Açıklayıcı Vahiy’den” alınan bir resim gösterilmiştir. Konusu aslında aynı. İçinden top ateşi fışkıran “boruyu üfleyen” melek. Uzakta, ateşin düştüğü yerde her şey yanıyor, patlamanın ateşi büyüyor. Topla ateş edilmesi, res.3.47’de gösterilen Vahiy ile ilgili Orta Çağ resminde daha açık şekilde tasvir edilmiştir. Yukarıda içine “meleğin üflediği” “boruyu” görüyoruz. Borudan ateş fışkırıyor ve uzakta top mermisinin yere çarptığı anda ortaya çıkan ateşli patlama var.
Toplar XV. yüzyıldan beri Avrupa halkını dehşete düşürüyordu. Zaten onların yeni yazılan Vahiy’deki resimlerde korkutma sureti olarak kullanılmaları gayet normal. Bütün bunlar dolaylı olsa da, Vahiy’in bizim tarafımızdan astronomik tarihlemesini, XV. yüzyılın sonunu doğruluyor.
Res.3.48’de Vahiy üzerine 1260–1270 yıllarındaki resim gösterilmiştir. Burada Vahiy atlısı yelmeli ve zırhlı Orta Çağ şövalyesi olarak tasvir edilmiştir. Ayrıca, zırhta muhtemelen aslanın tasvir edildiği armayı görüyoruz.
Vahiy hakkındaki detaylar için bkz. “Antikçağ Orta Çağ’dır”, bölüm 2.